Kadınların Seçme ve Seçilme Hakkı
KADINLARA; “İNTİHAB-I MEBUSAN KANUNU’NDA” yapılan değişiklikle MEBUS SEÇME VE SEÇİLME HAKKI TANINDI
Bugün 1930 yılından itibaren çıkarılan bir dizi yasa ile önce Belediye seçimlerine katılma, sonra köylerde muhtar olma ihtiyar meclislerine seçilme hakkı tanınan kadınlara milletvekili seçme ve seçilme haklarının 5 Aralık 1934’de Anayasa ve Seçim Kanunu’nda yapılan değişiklikle kabul edilmesinin 89. Yıl dönümü.
Anayasa ve Seçim Kanunu’nda yapılan değişiklik ile 317 üyeli Meclis’te oylamaya katılan 258 milletvekilinin oyuyla değişiklik önerisi kabul edildi.
5 Aralık 1934 tarihinde, 1924 Anayasamızın 10. maddesinde yapılan değişiklikle erkeklere tanınan milletvekili seçme hakkı, kadınlara da tanınmış ve “yirmi iki yaşını bitiren kadın, erkek her Türk mebus seçme hakkını haizdir” hükmüne yer verilmiştir.
Anayasanın 11. maddesinde yapılan değişiklikle de kadınlara milletvekili seçilme hakkı verilmiş ve madde “otuz yaşını bitiren kadın, erkek her Türk mebus seçilebilir” şeklinde yeniden düzenlenmiştir. Anayasa’nın 10. ve 11. maddelerindeki değişiklikler çerçevesinde İntihab-ı Mebusan Kanunu’nda (Milletvekili Seçimi Kanunu’nda) 11 Aralık 1934 tarihinde değişiklik yapılmış ve Anayasayla tanınmış olan bu haklara Seçim Kanunu’nda da yer verilmiştir. Şubat 1935’de yapılan milletvekili seçiminde 18 kadın milletvekili seçilmiştir.
Birçok Avrupa ülkesinden önce Türkiye’de kadınlara milletvekili seçme seçilme hakkı tanınmasına rağmen 89 yıl içinde bu konuda Avrupa ülkeleri büyük ilerleme gösterdikleri halde, bizde beklenen gelişme olmamıştır.
Kadınlara seçme ve seçilme hakkı İspanya’da 1931 yılında, Fransa’da 1944 yılında, İtalya’da ve Japonya’da 1945 yılında, Belçika’da 1948 yılında, Yunanistan’da 1952 yılında, İsveç’de 1971 yılında, Irak’da 1958 yılında, Suudi Arabistan’da ise 2015 yılında kabul edildi.
Anadolu kadını, seçme ve seçilme hakkını İsviçreli kadınlardan 36, Fransız hemcinslerinden 11, Belçikalılar’dan ise 14 yıl önce elde etti.
Türkiye’nin ilk kadın muhtarı ise, Aydın’ın Çine ilçesine bağlı Demirdere Köyü’nde yaklaşık 500 oy alarak seçimi kazanan Gül Esin Hanım oldu.
Kadınların seçme ve seçilme hakkını elde ettikten hemen sonra 1935 yılında gerçekleşen ilk seçimlerde meclisteki 395 vekilin 18’i kadındı. Bu da yüzde 4.6’lık bir oranla dünyada ikinci sırala karşılık geliyordu.
İlk kadın milletvekilleri arasında Hatice Özgener, Ferruh Güpgüp, Şekibe İnsel, Sabiha Gökçül, Mihri Pektaş, Nakiye Elgün gibi isimler öne çıktı. Sonraki yıllarda ise, Halide Edip Adıvar gibi milletvekilleri de Meclis kürsüsünde siyaset yapmaya devam etti.
Çok partili siyasal yaşama geçildikten sonra ilk kez 3 Eylül 1950 tarihinde yapılan yerel seçimlerde 27 üyesi bulunan Mersin Belediye Meclisine seçilen Müfide İlhan, ilk kadın il belediye başkanı oldu.
5 Aralık 2021 yılında Tüketici Konfederasyonu (TÜKONFED) Hukuk Komisyonu Başkanı olarak basına yaptığım açıklama öncesi konuyu tartışırken TÜKONFED Genel Başkanı Sayın Aydın Ağaoğlu “Biz bu maratonda önde başladık, fakat geride kaldık” demişti.
İşte bu saptamaya o günkü açıklamamızda şöyle yer almıştı: “Ancak özellikle karar mekanizmalarında temsil açısından zaman Türkiye’nin aleyhine çalışırken, özellikle batılı ülkelerin lehine çalışmıştır. Yani bu maratonda önde başlamışken geride kaldık”
Parlamentolar Arası Birlik ve Birleşmiş Milletler Kadın Biriminin hazırladığı “Siyasette Kadın 2021” haritası verilerine göre Türkiye, parlamentolardaki kadın temsilinde 188 ülke arasında 129’uncu sırada.
TBMM’de yüzde 17,1 oranında temsil ediliyor. Dünya parlamentolarındaki kadın temsilini gösteren listede, Türkiye 129’uncu sırada yer alıyor.
Türkiye’de kadınların sosyal ve siyasal hayat içinde hak ettikleri yere gelme süreci, 29 Ekim 1923 Cumhuriyetin ilanı ile ivme kazandı.
Bu dönemde kadına verilen önemin sonucunda kadınlara birçok Avrupa ülkesinden daha önce haklar verildi.
Veriler, kadınların kamuda ve özel sektörde daha etkin olmaya başlamalarına rağmen, siyasette istenilen yerde olmadıklarını ortaya koyuyor.
İlk kez parlamentoya girdiği 1935 seçimlerindeki yüzde 4,5’lik oranın ardından Türk kadınının temsili 2002’ye kadar artmadı. 2002 seçimlerinde 1935 yılı seviyesi olan yüzde 4,4’e yükseldi. Kadın milletvekillerinin TBMM’deki temsili 2007’de yüzde 9,1’e; 2011 seçimlerinde yüzde 14,3’e; 7 Haziran 2015 seçimlerinde de yüzde 17,6 ile Cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyesine çıktı.
Bu oran, 1 Haziran 2015 seçimlerinde yüzde 14,1’e düşerken yapılan son genel seçim olan 24 Haziran 2018 seçimlerinde yüzde 17,1’e yükseldi.
Son seçimin ardından Meclise giren 600 milletvekilinin 103’ünü kadınlar, 497’sini erkekler oluşturdu.
Türkiye 129’uncu sırada
Parlamentolar Arası Birlik ve Birleşmiş Milletler Kadın Biriminin hazırladığı “Siyasette Kadın 2021” haritası verilerine göre Türkiye, parlamentolardaki kadın temsilinde 188 ülke arasında 129’uncu sırada.
Son seçim sonuçlarına göre 80 milletvekilinden 49’unun kadın olduğu Ruanda parlamentosu, yüzde 61,3’lük temsil oranıyla listenin ilk sırasında yer alıyor.
Listede, Ruanda’nın ardından yüzde 53,4’lük kadın temsili oranıyla Küba ikinci, yüzde 50’lik oranla Birleşik Arap Emirlikleri üçüncü durumda. Dünya parlamentolarındaki kadın temsil oranı İsveç, Norveç, Danimarka, İzlanda, Fransa, İspanya, Almanya, İtalya ve Çekya gibi Avrupa ülkelerinin yanı sıra ABD, Çin, Türkmenistan, Azerbaycan ve KKTC’de de Türkiye’den daha fazla.
Listeye göre, Türkiye’den daha düşük sıralarda yer alan ülkeler arasında 138’inci sıradaki Rusya Federasyonu, 142’nci sıradaki Brezilya, 148’inci sıradaki Hindistan, 166’ncı sıradaki Japonya geliyor.
Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca kadın milletvekillerinin temsili, 2023 yılında yapılan seçimlerde 28’inci Dönem parlamentosunda en yüksek seviyeye çıktı. Geride kalan yasama döneminde yüzde 17,1 olan kadın milletvekili oranı, bu dönem yüzde 20,1’e çıktı
27’nci Dönem parlamentosunda kadın temsil oranı yüzde 17,1 idi.
Atatürk, Cumhuriyet’in ilanından dokuz ay önce Şubat 1923’te: “Bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığının sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir. Yaşamak demek faaliyet demektir. Bundan dolayı bir sosyal toplumun, bir organı faaliyette bulunurken, diğer bir organı işlemezse, sosyal toplum felçlidir” dediği gibi kadınlarımızın siyasal ve sosyal haklarına da kavuşması gerektiğine inanıyordu.
Bu inancını da ”dünyada hiçbir milletin kadını, ben Anadolu Kadınından fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar gayret gösterdim diyemez” diyordu. Cumhuriyet döneminde Türk kadınının yaşam biçiminin değişmesi, böylece çağdaş ve uygar bir toplum olma amaçlanmıştı.
Ayrıca Toplumsal cinsiyet eşitliğinin, bireylerin cinsiyet temelli ayrımcılığa uğramadan toplumsal yaşamın her alanında eşit olarak yer alması, görülebilmesi, güçlenmesi, temsil edilmesi ve katılımını ifade ettiğini anlamamız ve bu anlayışın kadınların toplumsal alandaki mevcut zorlukların aşılması ve buna yönelik önlemlerin alınması için zorunlu olduğunu kabul etmemiz gerekir.
İzzet Doğan
Em. İstanbul Hakimi
TÜKONFED Hukuk Komisyonu Başkanı
Bir yanıt bırakın